Zamanların daha sıradanlaşmadığı dönemde, sakinleşmediği ve barış ile iç içe olmadığı bir dönemde, şimdiki ile aynı isimde ama daha düşmancıl dört büyük ırk vardı. Bunlar sırasıyla Uica, Dorer, Gorliway ve Negreleem diye adlandırılıyordu. Her birinin kendine has dili, ibadetleri, özellikleri, hatta hastalıkları bile vardı.
Gorliwaylılar, kıtaların en kuzeyinde bulunan kutuplarda yaşıyordu. Bu ırkın belirli üç özelliği vardı; uyumlu, güçlü, kızıl.
Bedenleri soğuğa direnmek için sertleşip güçlenmiş, cüsseleri büyümüştü. Adamları kalıplıyken kadınları etine dolgun kimselerdi. İklim şartlarında yontulmuş çabaları elbette başka ırklar ile uyumu da şekillendirmişti. Her zaman ortak düzgün bir yol arar, barışı ve doğruyu temsil ederlerdi.
Krallık ile yönetilen yine ismini ırkından alan Gorliway Krallığı'nın taht sahibi için tek bir şartı vardı; Kızıl saçlı olmak. Evet, kimilerine göre saçma bulunabilirdi ancak bu evren için değil. Çünkü safkan bir Gorliway kızıl doğardı, nadir bulunan bir ton olduğundan kralın çocuğu kızıl değilse tahta geçemezdi. Monarşi ile yönetim yoktu. Halktan biri bile kızıl doğabilirdi, kesinlikle tanrı nasıl isterse. Sonuç olarak kızıl saçlı her birey, kraliyette hak sahibiydi.
Her ırkları sevseler de Uicalılar onlar için tapılası varlıklardı.
Dinleri olan Ea, Uica ırkının üstünlüğüne büyük önem veriyordu. Eanistikler ise yani dinine derinden bağlı olanlar (Kral, Kont veya derin kraliyet adamları gibi), tek eşliliğe verdikleri önem, bambaşkaydı. Sadece sevdikleri kadın ile sohbet içerisine girmek onların yegane özellikleriydi. Akrabaları hariç konuşabildikleri tek kadın derinden sevdikleri kadındı. Bir Eanistik, eğer çok sevgili eşi göçüp giderse belirli bir süreliğine birden fazla kadınla konuşabilmekteydi. Sonra sevdiği biri olmasa da karşı cinse karşı sessizliğe gömülmek zorundaydı.
Ne kadar önemli olursa olsun iki cinsin arkadaşlık etmesi hoş karşılanmazdı. Yaşanan inanç ülke ilişkilerini zorluyorsa da iki ülke birbirine kıza alıp verirdi.
Temsili rengi asaletin tonu mor, büyüklüklerinin gösterge hayvanı ayı, bağlılıklarının ve alçak gönüllerinin kokusu menekşeydi.
Negreleemlilere gelirsek, onların durumu biraz diğer ırklara nazaran sıradandı. Belirli dış görünüş özelliklerine sahip değillerdi, kahverengi saç yeşil göz halkında bolca vardı ve bu nadirlik göstermiyordu. Hatta sıradan denebilirdi. Ancak bir şey varsa o da oldukça zeki oluşlarıydı.
Ülkenin Kraliçe'sini veya Kral'ını halk seçiyordu. Elektriği, dönemini aşıp erken bulmuştu, kendi topraklarında yetişen Lurkeral Çiçeği sayesinde elde etmişlerdi, başka bir toprakta yetişemiyordu ya da büyüyemiyordu, sanki sadece onlara özeldi, haliyle elektrik diğer topraklarda pahalıydı, hele ki Dorer gibi bozkırda durum çok daha vahimdi.
Sağlık, eğitim, ulaşım… kısaca modern denecek kadar ötede bir ırk ve ülkeydi burası. Bilgisini de kaynaklarını da paylaşma niyetinde olmayan bencillikleri yoğundu. Gorliway ve Dorer'e sınırı olmasına rağmen sadece Gorliway'a lokomotifi bulunup Dorer'e büyük duvarlar örmüştü.
Belirli bir dine inançları bulunmuyordu, tarafsızlığı onları tüm dinlerin merkezi yapmıştı.
Ülkelerinde bulunan eski bilimci Robert Baker, zekasının göstergesi olarak tüm ülkelere prestijli okullar açtırmıştır.
Temsili rengi yaratıcılıklarının tonu mavi, zekalarının gösterge hayvanı şahin, istikrarlıklarının kokusu çan çiçeğiydi.
Dorerliler… Dorer… tanrı onları kaosla aynı gün yaratmıştı. İçlerindeki duygusuzluk ve duygusuzluğa rağmen nefrete olan bağlılıkları dehşet vericiydi. Onlar ki, tek kaldıklarında kendi kendileriyle atışırdı, merhamet hissettiklerinde vücudu duygusallığı zayıflık olarak görerek içinden çıkmaya çalışır, kan kusturur, verem yapardı.
Monarşi ile yönetiliyor, güneyin tüm toprakları onların himayesinde atıyordu. Safkan Dorerler sarışın doğardı. Bu da tıpkı Gorliway'da da olduğu gibi nadirdi. Monarşi de işi iyice zorlaştırıyordu, safkan Dorer Kralı'nın sarışın evlat sahibi olması önceki yıllara göre sıklaşmıştı. Bu durum kraliyet prenslerinin ve prenseslerinin ister istemez çok olmasını sağlıyordu, sonuçta… sarışın doğana kadar, değil mi?
Gorliway hariç hiçbir ırk sevmezdi Dorerlileri. Dorerliler ise bunu güç göstergesi olarak algılardı. Herkesten nefret etseler de tek bir ırk onlar için bambaşkaydı; Uica.
Onlara olan nefretleri bir histen öteydi, kanlarına kazınmıştı. Dorer kanı kalbinde atan her insanoğlu, Uicalıların tek bir bakışına dahi katlanamıyordu.
Asıl sıkıntı, çoğu uicalının doğum oranı kendi ülkesinden çok Dorer'de fazlaydı.
Temsili rengi otoritenin tonu bordo, yırtıcılığının gösterge hayvanı aslan, tutkusunun kokusu güldü.
Sıra geldi… Uicalılara. Diğer üç kadar basit değildi onların ırkı. Sarı geleceği gören gözlere sahiptiler.
Üst düzey kimilerine büyülü gelebilecek derecesindeki özellikleri, Gorliway tarafından yüceltilirken Negreleem'in kıskançlığını ve Dorer'in kandan gelen öfkesini arttırıyordu.
Kötü tarafı, geleceğin hangi kısmını göreceklerini onlar da bilmiyordu. Bildikleri tek şey, geleceği görüp herhangi birine bundan bahsederler ise üç gün içerisinde ölecekleriydi. Birine söylediklerinde gözlerinden sarı renk gözyaşı gibi akarak durugörü yok oluyordu. Garipti, tuhaftı. Ölümcül bir tehlike altına girerlerse, sarı gözleri onlara hayatlarının yarısı karşılığında kurtuluşun yakın geleceğini gösteriyordu.
Halk sessiz sedasız kimseye geleceği söylemeden yükselişe geçiyordu. Kıskanılan ve öfkelendiren bir yükseliş. Onlar geleceği bildikçe, Negreleem'in zekası ve Dorer'in en güçlü olma isteğinin bir önemi kalmıyordu.
Temsili rengi saflığın tonu altın sarısı, sinsiliğinin gösterge hayvanı yılan ve son olarak gözlerinin getirisi narsistliğin kokusu nergisti.
Kaos, savaş, barışın b'sinin gelmediği geçmiş.
Patlamaya hazır volkan Dorer, kendi topraklarında doğan uicalara yaptığı işkencelerle ilk yangınını başlatmıştı. Ortalık karıştı, silahlar kabzalarından çıktı, namluları dolup taştı. Dorer Kral'ı hırslıydı, Uica toprakları onun olacaktı, ister açgözlülük densin ister herkes ona düşman olsun. Uicalıların kökünü çıktığı yerden kazıyacaktı.
Gorliway, halkıyla birlikte buna karşı çıktı, o zamanlar kraliyette iç savaş olsa da dışarıya da koşuyordu. Olabildiğince yardım etti Uica halkına, anlaşılan yeterli olamadı Dorer karşısında. Daha doğrusu gizliden gizliye Negreleem'in arkasında olduğu Dorer'in diyelim. İkiye birdi Gorliway. Uicalılar geleceği görse de bedensel zayıftılar ve bu zayıflığı Gorliway'ın kapatacak gücü yoktu.
Kılıçlar çekildi, birçok asker kaybedildi. Dorer'in yoğun popülasyonu Gorliway'ın üstün bedensel gücünü ezdi. Çaresiz kalan Gorliway, yaşadığı iç savaşta da yenik düşmüştü. Kraliyetin tahtta önceliği erkeklerdi, dönemin üç kızıl erkeği ve bir kızıl prensesi vardı. Hem safkan Gorliway hem safkan Uica, sarı gözlü kızıl saçlı dünyanın nadiri korkulu prenses.
İçten içe prensleri birbirlerine düşürmüş, kralı öldürtmüş, kalan kızıl erkekleri yok edip tahtın başına geçmişti. Ona karşı çıkmak isteyen halka ise, "geleceği gördüm, kurtuluşumuz bendedir!" Diyerek herkesi kendine ikna etmişti. Peki geleceği görüp söylemek sarıyı gözlerinden yaş olarak akıtıp üç gün içinde öldürmüyor muydu? Korkulu prenseste bu olmamıştı, cevabı basitti; yalan söylemişti. Ama kimse bunu anlayacak yeterli bilgiye sahip değildi.
Taht ona kaldığında savaşın gidişatı değişti, kendi halkı hariç herkes Gorliway Kraliyeti'nin başında bir adam olduğunu düşünüyordu.
Sessizce sıvıştı Dorer ülkesine, gizli kapaklı çevikliğiyle buldu o zamanın genç kralını, ve bıraktı kalbine aşk tohumunu. Dorer Kralı, çaresizdi. Safkan Dorer olmanın getirisi duygusuzluğuna, duygu karışmıştı ve bu karışım safkan Uicalı tarafından bırakılmıştı. Yaklaşık bir hafta, ona aşık olduktan sonra dayanabildiği süreydi. Amansız vereme kapılışı, sevdası, onun sonunu getirdi.
Savaş durdu, sessizleşti. Ülkelerin kararları, din adamları, Negreleem'de toplandı. Savaş durmuştu da Uica'nın topraklarında ne doğum oluyor, ne de çiçek büyüyordu artık. Kapkara kalmış toprak, sulansa da yeşermiyordu. Merhum Dorer Kralı'nın da istediği gerçekleşmişti aslında. Uica doğmuyordu öz toprağında, Dorer'de doğuyordu?
Sonunda bir barış antlaşması imzalandı, üçünün arasında. Uica'nın herhangi bir üyesi kalmadığından artık eski bir ırk olarak anılacaktı. Gorliway'da doğan Uica vatandaşına Dorer tarafından herhangi kötü bir davranış gerçekleşirse anlaşma süresiz bozulurdu, Dorer'de doğan Uica'lı kısırlaştırılır varsa köle olarak kullanılırdı. Gorliway ve Dorer arasına Zıt Kardeşler Köprüsü kuruldu.
Asır denecek yıllar geçti. Hala barış halinde olan ülkelerin içinde, Dorer'in Fowich kentine biraz uzak, Dorer Kont'unun malikanesinde… bir kız vardı, yarı Uica kanı taşıyan bir kız… ve onun safkan Dorer efendisi.
