– Bunu nasıl yaptın?
– Çok basit, herkes yapabilir.
– Nasıl?
– Evrensel bir sabit. Evren yok olsa bile, buradaki bilgiye hiçbir şey olmuyor.
– Bu ağı sen yapmadın mı?
– Hayır, hayır... O hep oradaymış. Ben sadece içeri bir dosya yolladım.
– Daha açık konuşur musun? Anlamıyorum.
– Evrenimizi kapsayan, kozmik ötesi bir ağ var. Zamanın başlangıcından, hatta ondan öncesinden beri var.
– Tanrı gibi mi?
– Gibi değil... Sadece bir internet ağı ya da veri depolama sistemi gibi düşün.
– Yani... evrenin kendi interneti mi varmış?
– Evet, çok yaklaştın. Ama aslında bu, bir kavram. Kavramlar sonsuz sayıda veri depolayabilir.
– Yani içeride sonsuz veri mi var?
– Yüksek olasılıkla. Belki bizden önceki evrenlerin verileri bile… İnanabiliyor musun buna?
– Delisin sen! Bu bilgiyle ne yapmamı istiyorsun?
– Bilmiyorum… Ama dünya bunu duyduğunda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
– Şimdi ne yapacağız?
– Çok açım. Bir haftadır bodrumdan çıkmadım. Önce yemek yiyelim.
Beraber dışarı çıktığımızda herkes gökyüzüne bakıyordu.
Bazıları kendi dillerinde dua ediyordu.
Başımızı kaldırdığımızda, gökyüzünde siyah bir hale gördük.
– Tüm anlatacaklarınız bu kadar mı?
– Siz... sizler başlı başına bir milli güvenlik tehdidisiniz!
– Milli güvenlik mi? Adamlar resmen gezegeni açık hedef haline getirmiş!
– Bu gökyüzündeki siyah halkanın sebebi sizsiniz!
– Dostum, biz değil... O.
– Kim o?
– Yarım akıllı deli... Tiam. Ben sadece onun çok uzaktan arkadaşıyım.
– Biz kardeşiz, Enra.
