Cherreads

Chapter 6 - Bölüm 6 — Bu Bir Save Lokasyonu mu?

Karın içinde kendi kanımda boğulurken, bir kılıcın soğuk çeliğinin ucu boynuma dayandığında, gerçek olmadığını bilsem de acı dayanılmazdı.

Boğazımın delinmesini yaşamak istemiyordum.

— Son duyduğum kelimeler:

"Fey, oyunun kuralı böyle. Beni bunun için suçlama."

"Eşyaları satmak sonra…" diye düşündüm.

İçimden fısıldadım:

Oyundan çık.

— Ah!

Acıyla kıstığım gözlerimi araladım; sol elimdeki başparmağımdaki kesiyi görmek istiyordum.

Yukarıdan aşağıya inen, ince ama derin bir yara…

Yere damlayan her kan damlasıyla birlikte havada "−1 HP" yazısı beliriyor, sonra bir duman gibi kayboluyordu.

Evet… her şey aynıydı.

Oyundan çıkamamıştım.

Bu oyunda save sistemi var mıydı?

Ahh… acı hâlâ gerçek.

Tekrar denedim:

Oyundan çık.

Yine aynı şey. Oyundan çıkamıyordum.

Neden? Parmağım hâlâ acıyordu — neden bu sanal dünyada gerçekten acı duyuyordum?

Biz oyuncular için acı yaratılmamış olmalıydı.

Bir high potion şişesi hızla ağzıma girdi.

— Guluk guluk.

Awen şişeyi ağzımdan çıkardı.

Derin bir nefes aldım; korkmuş bir halde ellerime baktım.

— Dışarı çıkarsak… hepimiz öleceğiz, dedim.

Awen hafifçe gerildi, panik içinde fısıldadı:

— Gitmeliyiz. Hemen, efendimiz.

Titreyerek cevap verdim:

— Ben… ben acı çekiyorum. Çok… sen ölmeyecek misin?

Awen sıkıca bana sarıldı.

Gözlerinden yaşlar süzüldü.

— Fey, genç efendimiz… biliyorum. Size bir daha dokunmalarına asla izin vermeyeceğim.

Kendimi toparlamaya çalıştım.

Yer değiştirme taşı… diye mırıldandım.

Awen gözlerime bakıp ağlayarak hıçkırdı:

— Efendimiz, henüz 9. seviyedesiniz. Taşı kullanabilmemiz için 12. seviye olmalısınız.

Derin bir nefes aldım.

Üzerimde milyarlarca BTC değerinde eşya vardı; hem kendimi hem servetimi korumalıydım.

Hanın içinde gözlerimi gezdirdim.

Seviye atlamak için öldürebileceğim sanal canlılar arıyordum.

Bir papağan ve şöminenin önünde yatan bir kedi vardı.

Elimi havada salladım; pikseller havada asılı kaldı.

Kediyle papağanı öldürsem bile bir seviye bile atlayamıyordum.

Gözüm, şöminenin yanında piyano çalan kadına takıldı — o kadar gerçekti ki kadının varlığı beni tereddütte bıraktı.

Papağan, kedi veya bu sanal kadın… fark neydi?

Bir satır kod mu, yoksa daha da az?

Hepsi sanal dünyanın bir parçasıydı.

Tek gerçek olan, benim gördüğüm işkenceydi.

Kararımı verdim.

Handaki tüm NPC'leri öldürecektim.

Awen'e döndüm; sesi titreyerek sordum:

— Awen… benim için her şeyi yapar mısın?

Awen, umutla gözyaşlarını silerek cevap verdi:

— Evet, efendimiz.

Kendi kendime fısıldadım:

Bu seni bir canavara dönüştürecek olsa da…

Awen başını çevirdi; hanın köşesinde kendi halinde bira içip dans eden NPC'lere baktı.

Hancı Baldora'ya göz attı, sonra bana döndü.

— Evet efendimiz, her şeyi yaparım.

Planımı açıklamak için Awen'in güzel, uzun kızıl saçlarının arasından çıkan zarif, ince ve sivri kulaklarına dudaklarımı yaklaştırdım.

Kulağına fısıldadım:

— Awen, iyi dinle. Handaki tüm köylüleri öldürsek yeterli seviyeye ulaşabilir miyiz?

Awen'in gözleri kocaman açıldı.

Yüzüne bir karışıklık çöktü; sanırım delirdiğimi düşündü.

Onun için bu sanal dünya gerçekti — o da bu dünyanın bir parçasıydı.

Onun gözünden, masum insanları öldürmek isteyen bir katildim.

Kararım geri dönülemezdi artık.

Tam o sırada masaya inen bir kupa sesi duyuldu.

Korkuyla o yöne baktık.

Genç, dev gibi bir adamla göz göze geldik.

Adamın bakışı soğuk ve sorgulayıcıydı.

More Chapters