Cherreads

Chapter 5 - 5.Bölüm:Efsanevi Güneş Tahtı

Efsaneler der ki unutulmuş bir çağda iblisler dünya üzerinde mutlak hakimiyete sahipti. Öyle ki kıtada insanlar, elfler ve cüceler gibi canlılar bile çöpten farksızdı. Büyük bir bozaitti, görkemli bir şatonun taht odasında altından yapılma ve safir oymalara sahip bir taht bulunuyordu. Bu taht "Kaos'un Şeytan Kralı Rui" ye aitti.

Bu çağın en büyük simgesi olan Rui'nin tahtının güneşin çekirdeğinden bir parça içerdiğine inanılırdı. Anlatılanlara göre Rui, Güneş Tanrıçası Alistia'ya bağlı bir hükümdardı. Ancak bağlılığı sembolikti.Alistia'nın istediklerini yapmak için hep antlaşma yapmaya çalışırdı ve birgün Alistia ondan Bilgeliğin Şeytan Kraliçesi Lunaris'i öldürmesini istedi. Rui ise bunun oldukça zor olduğunu ancak "Güneş'in Çekirdeğinden" bir parça verirse kabul edeceğini söyledi. Alistia durakladı, çekirdek parçasını ne için istediğini sordu. Tahtıma özel bir işleme için kullanacağım. Otoritemi temsil edecek bir işleme... Lunaris'in ölümü için çekirdekten ufak bir parçayı gözden çıkarabilirim, sanrım. Alistia bir süre daha düşünmeye devam etti. İyi madem kabul ediyorum. Harika o halde sen çekirdeği hazırla ben onu öldüreceğim sonra tekrardan burada buluşalım. Cidden çok kurnazsın Rui. Hahahaha bunu övgü olarak kabul ediyorum. Evet öyleyim ancak Myre kadar değil... Her neyse hadi daha fazla vakit kaybetmeyelim. Güneş tam tepeye çıktığında, Rui ordusunda ki en iyi suikastçileri bir araya topladı. Hepsini Lunaris'in sarayının etrafına konuçlandırdı ve şu sözleri ekledi elimden kaçamayacaksın Lunaris. O güneş çekirdeğini istiyorum her ne olursa olsun alacağım. Kılıcını çekti ve kendinden emin ve ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Sarayın içinde sivil hizmetçiler hariç kimse yoktu ancak hiçkimse Rui'nin orada olmasına şaşırmadı ve ya panik yapmadı aksine her zaman ki işlerine devam ettiler. Belli ki Lunaris geleceğimi biliyordu. Taht odasının önüne geldiğinde bir süreliğine duraksadı. Ardından kapıyı açtı. Ölüme kendi ayaklarınla gelmene şaşırdım Rui. Üzgünüm ama bugün ölmeyeceğim Lunaris. Denemeden bilemezsin, yüksek ihtimalle öleceksin. Ölmek için değil öldürmek için buradayım, hadi gücün yetiyorsa öldür. Lunaris asasını havaya kaldırdı artık buradan dönüş yoktu. Rui ileri atıldı. Lunaris sırasıyla kalkan ve sarsma büyülerini yaptı. Diğer sarsma büyülerine kıyasla bu büyünün yarattığı sarsıntı çok büyüktü. Öyle ki sarayın merkezi sütunlarından ikisi yıkılmıştı. Alev hortumu, buz dikenleri, rüzgar bombası pek çok çeşit saldırıda bulunmuştu Lunaris ama nafile yorgunluk ve mana yetmezliği etkisini göstermeye başlamıştı. Ne oldu Lunaris?

Daha yeni başlıyoruz. Çok geçmeden Rui'nin ağzından şu sözler döküldü. Çok sıkıcısın Lunaris, bu oyunu erkenden bitireceğim. Rui kılıcını havaya kaldırdı ve sakın diğer tarafta bensiz eğlenceye başlama dedi. Sonrasında tek bir ses duyuldu. Rui onun öldüğünü düşündü ancak emin olmak isteyip bekledi. Lunaris'in sol kolu yerde kanlarla kaplıydı ancak kendisi ortalıkta yoktu. İlginç diyerekten içimden geçirdim. Kılıcımdan kurtulmak, hele ki epey yorgun bir şekilde... Çoğu canlının yapabileceği birşey değil. Ancak hemen sevinme seni bulacağım. Yıkık sütunların ve duvarların arasından sağlam adımlarla ilerledim, etrafı inceliyordum. Denk geldiğim hizmetçilere sorgulayıcı ve soğuk bakışlar atıyordum. Neredeyse hepsinin üzerinde hakimiyet kurmayı başarmıştım. Görkemli siyah boynuzlarım, kan kırmızısı gözlerim ve saçlarım, iri ve sert görünümümle birleşince bu zavallı iblislerin üstünde hakimiyet kurmam oldukça kolaylaşıyordu. Ancak bir kişi bu durumun dışındaydı. O kişi Nixie'ydi. Lunaris'in en sadık ve güçlü hizmetçisi öyle ki benim gözümde Lunaris'e denkti. Onu görmezden gelip yoluma devam ediyordum ki Lunaris'in odası aklıma geldi. O kadın gününün tamamına yakınını odasında geçirirdi. Kontrol etmekten zarar gelmez diyerek yukarı katlara yöneldim. Kasvetli bir rüzgar koridorlarda dolaşıyordu ve nedense hep yüzüme çarpıyordu. Sanki o tarafa gitmemi istemiyormuş gibi...

Rüzgar ne kadar iterse bende o kadar ilerledim. Pek çok karmaşık yoldan geçtikten sonra nihayet odaya ulaşmıştım. Derin bir nefes aldım ve bir anda kapıyı açtım. Evet oradaydı, karşımda yaralarını sarıyordu. Büyük ihtimalle aşağıda ki savaşta sağır olmuştu. Çünkü kapıyı açtığımı fark etmedi oysa ki oldukça gürültülü bir şekilde açmıştım. Yanına gittim ve "Üzgünüm eski dostum ama o güneş çekirdeğini istiyorum. " dedim ve kılıcımla göğsünü yardım. Bilgeliğin Şeytan Kraliçesi Lunaris artık ölmüştü. Şimdi antlaşma gereğini yerine getirdim Alistia'ya düşen kısımı alma zamanı geldi. Ancak ondan önce hiç yoktan geçmişimizin anısına onu düzgün bir şekilde defnetmeliyim. Tören oldukça kalabalık ve yoğun geçmişti. Kıtanın Valerium olarak adlandırılan bölümünde bugüne dek var olan en yüce hükümdar artık yoktu. Bir saat kadar zaman geçti tören sona erdi. Ben de evimin yolunu tuttum.

Eve ulaştığımda Alistia karşımdaydı. Bu kadar çabuk dönmeni beklemiyordum Rui. İşleri uzatmayı sevmem, Kaosun Şeytan Kralıyım sonuçta.. Eğer ki kaos yaratmak istiyorsam işimi ani ve ölümcül yapmalıyım. Her neyse anlaştığımız gibi işte güneş çekirdeğin.. Teşekkür ederim seninle çalışmak gerçekten zevk verici hahaha. Saçmalamayı kes dünyanın ekosistemi bozulmasın diye çekirdeği soğuttum, vaktimin çoğunu ona harcadım. Her neyse hadi tahtımı unutulmaz kılacak olan bu parçayı da olması gereken yere yerleştirelim. Çekirdeği güneş benzeri bir şekilde oydular ve tahtın ön üst kısmı ile birleştirdiler. Kim bilebilirdi ki ucu bucağı olmayan bu bozkıra bu taht isim olacak. "Güneş Tahtı Bozkırı" Zamanla ortaya çıkan aşkın insanlar ve elfler sırasıyla tüm şeytan kralları ve kraliçeleri mühürlediler. Kaos'un Şeytan Kralı mühürlendiğinde tahtı da ortadan kayboldu.

More Chapters