Açıkçası herşey çok kolay oldu.İmparatorun çalışma odasına girmek annemin odasına girmek.
Zaten kimse beni takmadığı için sıkıntı olmadı.
Saklamamın asıl sebebi Skylar'ın ajanları benimle ilgileniyor yani hizmetçiler.
Buraya geldiğimden beri hiç dışarı çıkmadım.
Bir roman dünyasında olduğumuz için cidden dışarıyı merak ediyorum.
Ama tabii ondan önce yapmam gereken işler var.Mesela kütühaneye gidip araştırma yapmak.
Fakat buna karşı koyamayacağım.Bu ülkeyi çok merak ediyorum!
Hizmetçileri yani ajanları çağırdım.Bu insanlar ajan olduklarını o kadar çok belli ediyorlarki.Geçenlerde çekmeceleri karıştırırken gördüm.
Üzerime oldukça şık bir mor elbise giydim.Boynuma ise inci küpeker taktım ve son dokunuş olarak mor küpeler taktım
Mor favorim olmuştur her zaman.
...
Sonunda başkentte idim.Burası muazzam,aşırı derecede beğendim.
Burada dikkatimi çeken bir yer vardı.O da mücevherci,itiraf edeyim takı takmak çok hoşuma gidiyor.
"MİA'NIN MÜCEVHERLERI" adlı mağazaya girdim.
21.yüzyıla göre burası daha gösterişli.
Ve evet burdaki hizmetlilerde beni görünce endişelenmişe gibiler.
"Selamlarımı sunarım e-ekselansları" dedi biri.
Hafifçe gülümsedim ve mücevherlere bakmaya başladım.Hepsi çok güzel görünüyor.
"Bunu alacağım" dedi etkileyici bir ses.
Sesin geldiği yöne baktım.Kar'a benzeyen o bembeyaz saçlar ve mosmor gözler oldukça güzel biri !
Bu da kim?Ve kalbim neden birden hızlı atmaya başladı?Sanırım güzel yüzlere hayranım.
Cidden ama nasıl böyle zarif,yakışıklı ve çekici durabilir?
Bana doğru baktı.Kahretsin fazla uzun süre mi
süre baktım?
Bu yakışıklı kim acaba?
"Ekselanslarına selamlarımı sunarım" diyerek selamladı.
Demek beni tanıyor!Nedense bu duruma sevindim.
Aptal sen prensessin tabii tanıyacak!
"İyi günler" dedim
Sessizlik.
Sadece bu kadar mı?Neyse zaten dediğim gibi güzel yüzleri seviyorum.
"Hediye paketi yapıp dukalığa gönderin." dedi
"Tabii lordum."
Bende o sırada altın bir kolye seçtim.
...
Kahretsin keşke başkente tek gelmeseydim.Başkent cidden büyük umarım yolumu kaybetmem.
Tatlıcı'ya girdim ve kendime bir tatlı sipariş ettim.
"Prenses Arlena geçenki baloda cidden çok çirkindi."
"Değil mi?Ama en çok şaşırdığım Prenses Eva'nın güzel ve tatlı olup,Prenses Arlena'nın nasıl çirkin olduğu."
"Aynı kandan geliyorlar birde."
"Annemden duyduğuma göre merhum İmparotiçe Hailey olağanüstü bir güzelliğe sahipmiş.Herkes merhum imparotiçeyi kıskanırmış."
"O zaman kızı ne diye bu kadar çirkin ve maymuna benziyor?"
PARDON!KİM MAYMUNA BENZİYOR ARLENA MI?
Soylu leydilerin masasına doğru ilerledim.
"Benim hakkımda konuşuyorsunuz değil mi?" dedim.
Hepsi korkmuş bir şekilde bana baktı.
"Anlıyorum,fakat cidden garip,imparatorluk ailesine hakaret!Atalarım sizin atalarınıza ünvan veriyor ve onların torunları imparatorluk ailesinden birine hakaret ediyor." dedim gülümseyerek.
Hepsi sessizdi çünkü korkuyor ve ne dediğimi anlamıyorlardı.
Aralarından biri konuşmaya başladı:
"K-kusura b-bakmayın prenses ama ne dediğinizi anlamıyorum."
Elimi yanağıma dayadım.
"Hmm, o zaman açıklayayım.Benim atalarım olmasaydı siz sefalet bir şekilde yaşıyordunuz.Atalarım gururla atalarına birer unvan veriyor baron,vikont,kont,marki veya dük.Ne yazık kont veya marki ünvanında olan babalarınız sizi iyi yetiştiremeyip o ünvanı çöpe atmış.Şimdi anlıyor musunuz?" dedim.
Yüzümde bir soğuk bir sıvı hissettim.
Biri bana içeceğini mi fırlattı?
