Cherreads

Chapter 22 - BÖLÜM 22:40 YIL ÖNCE

"Savaş, sadece bedenleri değil, inancı da yakar.

Silah sesleri sustuğunda bile yankısı insanın içinde sürer.

Toprak, düşenlerin kanını emer ama gözyaşlarını geri vermez.

Bir zamanlar kurtarmak için savaştığımız şeylerin,

artık külünden başka bir anlamı kalmaz.

Ve o an anlarsın…

Savaşta kazanan yoktur — sadece daha az kaybedenler vardır."

---

40 YIL ÖNCE / MARS KATLİAMI

Dra'kor daha 15 yaşındaydı. Mars'ta okul dönemi yeni bitmişti ve ailesiyle gezmeye gidecekti. Arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra eve doğru ilerlerken aniden hava karardı, etraf sessizliğe büründü.

Gökyüzündeki o dev "Titan" gemileri Mars yörüngesine girmişti. Aniden etraf savaş alanına döndü. Tamı tamına 400.000 kişilik bir ordu, Mars'ı işgal için gelmişti. Ordunun çoğunluğunu NEXTS ve DÜNYA ordusu oluşturuyordu.

Mars savaş alanına döndü. O küçük 30 saniyelik sessizlik, soykırım öncesi bir şaşkınlıktı. Mars'ın kurak toprakları kanla doldu. Artık Mars bir devlet değil, aciz bir sömürge bölgesiydi. Marslılar 3 yıl boyunca lidersiz kaldılar.

Annesi ve babası gözlerinin önünde katledilmişti. Dra'kor 18 yaşına vardığında askeri akademiyi bitirdi. 20 yaşına kadar yaptığı görevlerde büyük başarı elde etti. Taktik ve stratejik bakımdan üstün zekasıyla Mars yeniden kendine gelmeye başladı.

Kısa sürede yeniden ordu toplamaya başlayan Mars, ekonomik sıkıntılar yaşıyordu. Bunu bilen Dra'kor, madenleri incelemek için yer altına indi. Fakat beklemediği bir patlama oldu - evet, bu Siyah Işık Taşı'ydı! Onun verdiği güçle intikam yeminini hatırladı ve devletini yağmalayan tüm devletlerden bunun hesabını soracağını söyledi.

Küçük gezegenleri fethetmek veya paralarını çalmayı teklif etti ve zor da olsa başardı. Bu hareketleri onu ön plana çıkardı ve gücü bu zamanlarda ortaya çıkmaya başladı. Mars işe koyuldu ve gücü kontrol etmesi için yardım sağlandı. Ardından Mars halkı onu yeni kral yapma kararı aldı.

Mars Kralı olduğu gibi madenlere indi, ama bu sefer işler çok kötüydü - Mars ölüyordu. Dra'kor, Mars'ı yaşatmak için en iyi planı kurdu. Mars'ın adını değiştirdi:

MARS JUJİ İMPARATORLUĞU

Ardından küçük gezegenleri işgal etti ve ordu yeniden yapılandırıldı, ekonomi düzeltildi.

---

GÜNÜMÜZ

Alex esir düşmüştü. Mars Juji ordusu Dünya'ya doğru ilerliyordu.

Sessizlik…

Uzayın derinliklerinde bile,bu kadar keskin bir sessizlik nadir olurdu.

Hiçbir gemi ateş etmiyor,hiçbir sinyal gönderilmiyor, hiçbir komutan konuşmuyordu.

Sanki evren bile nefesini tutmuştu.

Çünkü herkes biliyordu:bu sessizlik, fırtınadan önceki son andı.

Dünya'nın mavi ışıkları, Mars'ın kızıl parıltısıyla uzayın iki ucundan birbirine bakıyordu.

Bir zamanlar aynı atalara sahip iki dünya…şimdi birbirine yabancı, birbirine düşman.

Birinin gökleri umutla parlıyordu,diğerinin toprakları öfkeyle yanıyordu.

Her iki gezegen de haklı olduğuna inanıyordu—

ama haklılık,savaşın başladığı anda anlamını yitirirdi.

Komutanlar masalarında son emirleri gözden geçirirken,

askerler sessizce mühimmatlarını kontrol ediyordu.

Kimse konuşmuyordu,çünkü kelimeler artık işe yaramazdı.

Sadece bakışlar kalmıştı…

Birbirine son kez bakan dostlar,sevgililer, kardeşler…

Hepsi biliyordu ki,bir sonraki doğuşta belki de aynı tarafta olmayacaklardı.

Mars'ın karanlık yüzünde motorlar birer birer uyanıyordu.

Gemilerin metal gövdeleri,soğuk yıldız ışığında ölüm kadar sessizdi.

Dünya cephesinde ise gece gökyüzü,maviyle kırmızının sessiz dansına hazırlanıyordu.

Ne zafer umudu kalmıştı,ne de korkuya yer.

Sadece kaçınılmazlık vardı.

İnsanlık, kendi çocuklarını yeniden ateşe sürüyordu.

Tarih tekerrür ediyordu;sadece sahne değişmişti.

Toprak artık kırmızı değil,kızıl gezegenin tozuydu.

Ve bu kez dua edecek kimse kalmamıştı.

Çünkü Tanrı bile iki dünyanın öfkesinden saklanıyordu.

Uzakta, yıldızların ardında bir yankı doğdu:

Zamanın bile unuttuğu bir kehanetin yankısı:

"İnsan kendi evini fethettiği gün,evrenin sessizliği bozulur."

Artık hiçbir şey aynı olmayacaktı.

Dünya ve Mars'ın kaderi çizilmişti.

Savaş henüz başlamamıştı…

ama galaksi çoktan kararını vermişti.

Uzay, bir anda ışıkla alev aldı.

Binlerce gemi,yıldızların arasından aynı anda ortaya çıktı — kimisi Dünya'dan, kimisi Mars'ın kızıl yüzeyinden.

Sessizlik artık yoktu.

Fırtına başlamıştı.

İlk ateş eden taraf kimdi, kimse hatırlamayacaktı.

Çünkü ilk patlamayla birlikte her şey tek bir gürültüye dönüştü:

Metal çığlıklarının,yanan yakıtın ve patlayan zırhların sesi.

Dünya filosunun ön saflarında mavi enerji kalkanları parlıyordu.

Gemiler,bir anlığına bir yıldız kümesi gibi görünüyordu; düzenli, soğukkanlı, hesaplı.

Ama Mars filosu farklıydı— düzensiz, vahşi, öfke doluydu.

Onların gemileri kan kırmızısı ışıklar saçıyor,uzayın karanlığında bir intikamın yankısı gibi ilerliyordu.

İki filonun çarpıştığı an, galaksinin sınırları bile titredi.

Lazerler yıldız ışığıyla karıştı,patlamalar gezegenlerin gölgelerine kadar ulaştı.

Yüzlerce pilot,saniyeler içinde yok oldu — ne isimleri kaldı, ne sesleri.

Sadece sessiz bir"kayıp sinyal" listesi, ekranlarda yanıp söndü.

Dünya'nın yörüngesinden ateşlenen dev "Titan Savaş Uyduları" mavi mızraklar gibi uzaya delikler açıyordu.

Her atış bir gemiyi buharlaştırıyor,ama her geminin yerini üç yenisi dolduruyordu.

Mars,kayıplarına aldırmadan saldırıyordu.

Onlar için bu savaş,bir strateji değil, bir varoluştu.

Captain Reid komuta gemisinin köprüsünde sessizce oturuyordu.

Gözlerinin önünde bir ekran vardı;ama orada gördüğü sadece düşman değil, insanlığın çöküşüydü.

Her patlamada bir dostunun adı siliniyordu,her çığlık bir anıya dönüşüyordu.

Bir an için elleri titredi— ama sonra, yüzünü sertleştirip emri verdi:

"Yörünge mızraklarını ateşleyin."

Gökyüzü bir anda aydınlandı.

Sanki bir tanrı öfkesini salmış gibiydi.

Mars'ın atmosferi yarıldı,dev enerji dalgaları toz fırtınalarını parçaladı.

Ama Dünya filosu da bedel ödemişti;geri dönüş yolları yok olmuş, iletişim hatları kesilmişti.

İki taraf da kazanamıyordu.

Savaş,sadece birbirlerini tüketmeleri üzerine kuruluydu.

Saatler geçti… belki günler.

Artık zaman bile anlamını yitirmişti.

Gemilerden arta kalan enkazlar birbirine çarpıyor,ölü gezegenlerin yörüngesinde dönüyordu.

Radyodan gelen son cümle şuydu:

"Biz kazandık mı?"

Ama cevap yoktu.

Çünkü savaşta kazanan kalmamıştı.

Mars'ın kırmızısı,Dünya'nın mavisini boğarken, galaksi sessizce izliyordu.

Işıklar sönüyor,sesler kayboluyordu.

Ve sonunda,sadece karanlık kaldı.

Belki bir gün tarihçiler bu savaşı "insanlığın büyük hatası" diye yazacaktı.

Ama o an orada olanlar için bu,tarihin değil — sonun başlangıcıydı.

More Chapters