Işık ve karanlığın kasırgası aniden söndü. Moaito, dizlerinin üzerine çökmüş, nefes nefese kalmıştı. Lumer ve Umbra'nın parıltısı solgundu. Karşısında, "Işığı Yutan Gölge" hâlâ ayaktaydı, ama onun da formu daha az yoğun, daha dalgalı görünüyordu. Bu bir patlama değil, bir itişmeydi ve ikisi de birbirine üstünlük sağlayamamıştı.
Korvan'ın liderliğindeki Naje savaşçıları, Kael'in dağılmakta olan ordusuna karşı acımasız bir verimlilikle savaşıyordu. Ancak Kael, savaş alanının ortasında çelik gibi duruyordu. Yenilgiyi kabul etmiyor, sadece erteliyor gibiydi. Gözleri, Moaito'dan, savaşanlara, ve sonunda Sere'nin durduğu noktaya kaydı. Orada, Lyrian'ın onunla konuştuğunu görmüştü.
Bir anlık şaşkınlık ve derin bir ihanet hissi yüzünü gölgeledi. Lyrian, kendi planlarıyla mı ilgileniyordu?
"Geri çekilin!" diye gürledi Kael, sesi öfke ve hüsranla çatlayarak. Emri, sadık Kül Avcıları ve fanatikler tarafından anında yerine getirildi. Kaotik bir düzen içinde, vadinin aşağısına doğru çekilmeye başladılar. Bu bir bozgun değil, taktik bir geri çekilmeydi.
"Işığı Yutan Gölge", Kael'in yanında belirdi, sanki hiç savaşmamış gibi sakin. Son bir kez Moaito'ya baktılar – Kael'de öfke, Gölge'de ise neredeyse meraklı bir ifade vardı – ve ardından geri çekilen ordunun kalbinde kayboldular.
Savaş alanı aniden garip bir sessizliğe büründü. Sadece yaralıların iniltileri ve zafer çığlıkları atmayan, sadece hayatta kalmaktan memnun Naje savaşçılarının yorgun nefesleri duyuluyordu.
Sere, koşarak Moaito'nun yanına geldi. "İyi misin?"
Moaito, ayağa kalkmak için onun yardımına ihtiyaç duydu. "Yaşıyorum," diye karşılık verdi, kısa ve öz. Gözleri hâlâ düşmanların gittiği yöne dikiliydi. "Onları durduramadık. Sadece geciktirdik."
"Ama köylüleri kurtardık," diye ısrar etti Sere. "Ve onların ordusunu parçaladık! Bu bir zafer!"
O anda, Korvan yanlarına geldi. Yaşlı savaşçının yüzü savaş boyaları ve tozla kaplıydı, ama gözleri berrak ve zekiydi. "Genç arkadaşın haklı, Kadim Olan," dedi, sesi çakıl taşları gibi sert. "İlk defa Void'e karşı somut bir darbe indirdik. Ama o," diye ekledi, baltasıyla Kael'in çekildiği yönü işaret ederek, "bir fırtına gibi geri dönecek. Daha güçlü."
Sonra gözlerini Sere'ye çevirdi. "Ve sen... senin sözlerin borularımızı çağıran şeydi. İnsanların kalbinde bir kıvılcım yaktın. Bu, bir kılıç darbesinden daha değerli."
Sere, utancından yüzü kızararak başını öne eğdi. Bu övgüyü hak ettiğini hissetmiyordu. O sadece öfkesini haykırmıştı.
Korvan, Moaito'ya döndü. "Peki şimdi? Kader Gölü'ndeki Bekçi'nin planı nedir?"
Moaito, sonunda gözlerini savaş alanından ayırdı. "Lyrian buradaydı," diye fısıldadı, sesi tehlikeli derecede alçak. "Sere ile konuştu."
Tüm dikkatler Sere'ye yöneldi. Neler olduğunu anlattı: Lyrian'ın defteri, "olasılıklar taşı" ve en rahatsız edici olanı, onun "Moaito'dan daha büyük bir rol" oynayacağı kehaneti.
Moaito, bu son kısmı duyduğunda yüzü hiç değişmedi, ama gözlerinde bir şey, belki de bir tedirginlik parladı. "Lyrian bir hain değil," diye açıkladı Moaito. "O daha tehlikeli biri: bir şüpheci. O, kazanan tarafın ne olduğunu umursamıyor. Sadece 'hikayenin' sonunu görmek istiyor. Ve eğer senin hakkında böyle bir şey söylediyse, bunun bir nedeni var."
"Bu ne anlama geliyor?" diye sordu Korvan.
"Bu, savaşın kurallarının değiştiği anlamına geliyor," diye cevap verdi Moaito. "Kael fiziksel bir tehdit. Ama Lyrian... o bilginin, kadim sırların ve beklenmedik olasılıkların tehdidi. Onun peşine düşemeyiz. O, kendi yolunda bize katılacak... ya da karşımıza çıkacak."
Moaito, Sere'ye döndü. "Ve sen... bu 'rol' için endişelenme. Sen zaten benim dengem oldun. Geri kalanı, sadece yol."
Bu sözler, Sere'yi sakinleştirdi. Moaito ona hâlâ inanıyordu.
"Plan?" diye tekrarladı Korvan.
Moaito, gökyüzüne baktı. "Kael güneye, Aethelburg'a çekiliyor. Toparlanacak ve daha güçlü geri dönecek. Biz onu takip edemeyiz, o bir tuzak olur. Bunun yerine, yolumuza devam edeceğiz." Eşiğin Taşı'na dokundu. "Sıradaki hedef... Toprağın Omurgası. Oraya varmadan önce, bir şehire, bir kaleye ihtiyacımız var. Dinlenmeye, bilgi toplamaya ve yeni müttefikler bulmaya."
Korvan, onaylayarak başını salladı. "O halde sizi Grimhold'a götüreceğim. Dağların göbeğindeki gizli Naje kalesi. Orada güvende olursunuz. Ve orada... belki de Lyrian'ın bahsettiği bazı 'kadim sırların' cevaplarını bulabilirsiniz."
Bu yeni bir başlangıçtı. Savaş bitmemişti, sadece şekil değiştirmişti. Artık sadece iki kişi değillerdi. Bir orduyla, bir kaleyle ve daha da büyük bir gizemle, bir sonraki maceraya doğru yola çıkıyorlardı.
Ve Sere, için için, Lyrian'ın sözlerinin ağırlığını hissediyordu. Acaba bu "rol" ne olacaktı?
